Aralık ayında gerçekleştirilecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında, 2026 yılı için yeni ücret seviyesi belirlenmiş olacak. Uzmanların öngörüleri ve halkın beklentileri arasındaki fark, şu aşamada dikkat çekici bir noktada duruyor. Geçtiğimiz yıl yaptığı tahminlerle dikkat çeken JP Morgan, 2026 yılında %20 oranında bir zam öngörüsü paylaştı. Benzer şekilde Morgan Stanley ise artışın %20 ile %25 arasında olmasını bekliyor. Bu tahminler, ekonomi uzmanları tarafından büyük ölçüde “gerçekçi” olarak değerlendiriliyor ve yurttaşların beklentisinin ise oldukça üzerinde bulunuyor.
Yurt halkı ise, özellikle artan hayat pahalılığı nedeniyle, asgari ücretin en az 30 bin TL ve üzerinde olmasını istiyor. ASAL Araştırma’nın yaptığı son ankette, katılımcıların %25,8’i bu seviyeyi uygun bulurken, %24’ü ise 32 bin TL ve üzeri ücret talep etti. Bu sonuçlar, toplumun büyük bir bölümünün yetersiz olarak görmesine neden oluyor. Fiyat artışları karşısında, kira, faturalar ve temel gıda kalemlerindeki maliyetler artmaya devam ederken, mevcut %20-25’lik zam oranları çalışanların yaşamını kolaylaştırmakta yetersiz kalıyor.
Zam Oranları ve Yeni Ücretler Senaryoları
Toplantıda görüşülecek olası zam oranlarına göre yeni asgari ücret aşağıdaki gibi oluşabilir:
- Yüzde 15 artışla: 25.419 TL
- Yüzde 20 artışla: 26.524 TL
- Yüzde 25 artışla: 27.630 TL
- Yüzde 30 artışla: 28.735 TL
- Yüzde 35 artışla: 29.840 TL
- Yüzde 40 artışla: 30.945 TL
- Yüzde 45 artışla: 32.050 TL
- Yüzde 50 artışla: 33.156 TL
Uzmanların öngörüsüne göre, olası %20-25’lik artışlar sonucunda yeni ücretler 26-27 bin TL seviyelerine ulaşabilir. Ancak, ekonomik göstergeler ve enflasyon oranları göz önüne alındığında, bu artışların enflasyon etkilerini tamamen telafi etmeye yetmeyebileceği belirtiliyor.
Ekonomistlere göre, düşük zam oranları yalnızca çalışanların değil, genel ekonominin de olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Tüketim gücünde yaşanan kayıp iç talebi baskılayacak ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabilir. Uzmanların ortak görüşü, asgari ücretin 30 bin TL’nin altına düşmemesi gerektiği yönünde. Aksi takdirde, çalışanların alım gücü 2024 seviyesinin bile gerisine inebilir ve bu da ekonomik istikrar için risk teşkil eder.