Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026 yılı için belirlenmesi planlanan ücretler üzerine ilk oturumunu dün gerçekleştirdi. Türk-İş, komisyonun yapısında önemli bir değişiklik talep etmiş olsa da, hükümet bu talebi reddetti ve kendi oluşturduğu öneri olan “5+5+1” formülünü hayata geçirmedi. Neticede, mevcut yapıyla toplanan komisyon, Türk-İş’in katılımı olmadan işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 10 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirildi. Bu durum, komisyonda karar alma sürecinin meşruiyetini sorgulatmaya başladı.
Taraflar arasındaki görüş ayrılıkları ve toplantıların seyri
Hükümet, toplantıya katılanları odasına davet etti ve Türk-İş başkan yardımcıları, bu görüşmeye katıldı. Ancak, Türk-İş temsilcileri toplantıya dahil olmadıklarını ve katılım sağlamayacaklarını açıkladılar. Ramazan Ağar, yaptığı açıklamada, komisyonun yapısının işçileri karar süreçlerinde etkin biçimde temsil etmesine izin vermediğini ve geçen yıl alınan katılmama kararının ardından yaklaşık bir yıl içinde herhangi bir iyileştirme yapılmadığını vurguladı. Ağar, bu duruma tepki olarak, 2024 Aralık ayında kararlarını netleştirmiş ve 2026 yılı asgari ücret çalışmalarına katılmayacaklarını duyurdu.
Enflasyon ve yaşam maliyetleri karşısında Türk-İş’in tutumu
Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, yaklaşık 50 yıldır komisyonda işçileri temsil eden sendikanın, mevcut yapının karar alma süreçlerinde etkin olduğu kanaatinde olmadığını belirtti. Enflasyon oranlarının yüksekliğine rağmen, geçen yıl yüzde 30 oranında zam yapıldığı ve temel ihtiyaç giderlerinin hız kesmeden arttığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Gıda, kira, ulaşım ve eğitim gibi temel harcamalarda yaşanan fiyat artışları, hane halklarının bütçelerini zorlamaya devam ediyor. Ağar, ekonominin büyüdüğünü, kişi başı gelirlerin arttığını, ancak bu gelişmelerin çalışanlara ve emeklilere yansımasının olmadığını ve gelirin geniş kitlelere ulaşmadığını dile getirdi.
Gelişen ekonomik ortam ve gelir adaletsizliği
Ekonomik büyüme ve zenginlik artışına rağmen, dolar milyarderlerinin sayısında belirgin bir artış gözlemlenirken, çalışanların ve düşük gelirli emeklilerin yaşam koşulları kötüye gidiyor. Ağar, “Bir kesim servetine servet katarken, milyonlarca işçi ve emekli temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor” şeklinde konuştu. Bu koşullarda, asgari ücret belirlenirken, enflasyon kayıplarının tam anlamıyla telafi edilmesi ve yüksek enflasyonun neden olduğu kayıpların karşılanması talep ediliyor.
Talep ve öneriler
Ağar, geçen yıl enflasyonun yüzde 44.38 civarında olduğunu hatırlatarak, bu oran kadar zam talep ettiklerini ve gıda, ulaşım, kira ve eğitim giderlerindeki artışların mutlaka giderilmesini istedi. Ayrıca, ekonomik büyümenin getirdiği refahın çalışanlara ve emeklilere de yansıtılması gerektiğine vurgu yaptı. Ona göre, “İşte bu nedenlerle” adil ve ekonomik şartlara uygun zamların yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Ortalama ücret söylemleri ve devletin rolü
Türk-İş’in değerlendirmelerine göre, geçmişte asgari ücret, gerçek anlamda bir taban ücret olmaktan çıkmış ve adeta ortalama ücret seviyesine dönüşmüştür. Ücretlerin bu duruma gelmesi, çalışanların yarısından fazlasının ya asgari ücretle ya da ona çok yakın ücretlerle çalışmak zorunda kalmasıyla sonuçlanıyor. Ayrıca, Ağar, “Enflasyonun en büyük nedeni olarak sadece ücret artışlarını göstermenin yanıltıcı olduğunu” vurgulayarak, hükümetin temel sorumluluğunun, halkın temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği, insanca yaşama hakkını güvence altına alabilecek gelir politikalarını benimsemek olduğunu dile getirdi. Enflasyonun yapısal ve çok boyutlu nedenleri olduğu ve yoksullukla mücadelenin devletin vazifesi olduğu açıkça altını çizdi.
Hükümetin yaklaşımı ve son gelişmeler
Ekonomi ve çalışma yaşamında son günlerde gündemi meşgul eden gelişmelerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TİSK’deki konuşmasıyla, işverenlerin sorumluluk alması gerektiği mesajı verildi. Erdoğan, “İşverenlerin, komisyon çalışmalarında sorumluluk almalarını bekliyorum” diyerek, çözüm odaklı hareket çağrısında bulundu. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ise, hükümetle uyum içinde kalmaya devam ederek, çoğunlukla işveren lehine kararlar alınmasını sağlıyor. Komisyonun 15 kişilik yapısında, çoğunluk hükümet ve işveren temsilcilerinde bulunuyor ve kararları çoğunluk sağlıyor. Bu mekanizmanın sonuçlarına Türk-İş’in katılmaması, mevcut yapının adil ve sürdürülebilir bir uzlaşı sağlamasına engel oluyor.
