ABD yönetimi, 2015 yılından bu yana DEAŞ’la mücadele önceliğiyle desteklediği YPG/SDG yapılarına karşı yeni stratejiler geliştirmekte. Washington’un “Şam’a tabi olun” mesajlarıyla bölgedeki dengeyi yeniden şekillendirmeye çalıştığı görülüyor. Kaynaklar, örgütün DEAŞ’la mücadele ve kamplardaki kontrol taleplerinde Washington’a baskı kurma girişimlerinde bulunduğunu ve ancak ABD’nin bu taleplere olumsuz yanıt verdiğini belirtiyor.
Türk Dışişleri kaynakları ise, Ankara’nın Mart ayından itibaren DEAŞ’la mücadele, tutuklu ve kamplardaki esirlerin durumu ile ilgili olarak Şam, ABD, BM ve bölge ülkeleriyle yoğun görüşmeler yürüttüğünü ve bu süreçte önemli gelişmeler kaydedildiğini aktarıyor. Bu çerçevede, DEAŞ’a karşı düzenlenen ortak operasyonlar hız kazandı ve son üç haftada El Hol ile Roj gibi kamplarda bulunan DEAŞ ailelerinin sayısında büyük azalma gözlendi. Yetkililer, birkaç ay içinde bu kamplardaki sorunların tamamen çözüleceği öngörüsünde bulunuyor; böylece YPG/SDG’nin elinde önemli bir pazarlık kozu kalmayacak.
Özellikle, örgütün kamplardaki durum ve DEAŞ’lılarla ilgili gelişmelerde yeni bir aşamaya geçildi. Washington’un YPG/SDG liderlerine muhatap olmaktan vazgeçtiği ve bu isimlere yönelik iletişimin kesildiği, ABD’nin “kanton, federalizm ve özerk Kürdistan” gündemlerini unutmanız gerektiği mesajını verdiği bilgileri gündemi belirliyor. Mazlum Abdi’nin İsrail basınına yaptığı açıklamalar, bu dışlanmışlığın ve yeni dış politika tercihinin göstergesi olarak öne çıkıyor.
Bu süreçte örgütün Kamışlı ve çevresinde yeni araçlar ve yöntemler geliştirme amacında olduğu, kamplarda tutulan yaklaşık 5 bin DEAŞ’lıyı serbest bırakma tehdidinde bulunduğu da biliniyor. Ayrıca, bölgedeki kamplar ve güzergahlar üzerinden yeni kimlik ve pasaportlar basmaya çalıştıklarına dair raporlar bulunuyor. İsrail’in de bu gelişmelere destek vererek “pes etmeyin” mesajını ilettiği ve yeni manevralar için cesaretlendirdiği anlaşılıyor.
Diğer yandan, Kamışlı kökenli Kürt kanaat önderi Dr. Mehdi Davut, PKK ile ABD arasındaki ilişkinin tamamen sona erdiğini ve örgütün fonksiyonel anlamda kopuş yaşadığını belirtiyor. ABD’nin artık örgüte bütçe ayırmadığını, Şam üzerinden irtibat kurmaları ve Şam pasaportuyla gelmeleri konusunda uyardığını söylüyor. Bu gelişmelerin örgüt içerisinde “kullanıldık” duygusunu artırdığı da göze çarpıyor. Ayrıca, örgütün Türkiye, Irak ve İran pasaportlu yaklaşık 15 bin militanı kamufle etme planı yaptığı ve yeni bir yapı oluşturmaya çalıştığı ifade ediliyor.
Davut, örgütün yeni formülünde, Kamışlı, Haseke, Ayn el-Arap ve Yarubiye hattında “sınır koruma, asayiş ve terörle mücadele birimi” şeklinde bölgesel güç oluşumu önerdiğini ve bu teklifin Türkiye’ye de iletildiğini aktardı. Örgütün, örgüt içi Öcalan’ın rolünü güçlendirmeye çalıştıgını da sözlerine ekledi. Ayrıca, özellikle Avrupa’dan ve Ermenilerden oluşan güçlerin de bu yeni yapılanmaya dahil edilmek istendiği belirtiliyor. Bu gelişmeler, Suriye’deki karmaşık güç mücadelesinin yeni aşamalarını gösteriyor.
