Henan bölgesinde doğup büyüyen Li Chuangye, yoksul bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak 1988 yılında dünyaya geldi. Çocuk felci hastalığı nedeniyle yaşı yediye geldiğinde bacaklarında ciddi zayıflıklara ve yürüyüş sorunlarına sahip oldu. Bu durum ona sadece fiziki değil, aynı zamanda psikolojik zorluklar da yaşattı. Çocukluk döneminde sırt çantasını takıp okula gitmek hayaliyle büyüdü, fakat akranlarının yaptığı zorbalık ve alay yüzünden bu hayal uzak kaldı.
Dokuz yaşında ailesi, ona yeniden yürüyebilmesi için ameliyat olabileceği umuduyla büyük bir maliyetle operasyonlar yaptırmaya çalıştı. Fakat ameliyat beklenen sonucu vermedi. Bu başarısızlık, Li’yi derin bir depresyona sürükledi ve çoğu zaman hayatın anlamsız olduğunu düşündü. Anne ve babasının desteğiyle yaşamın ona başka bir kapı açabileceğine inandı ve pes etmedi. Onların “Hayatını başka türlü şekillendirebilirsin” sözleri, genç Li’nin içindeki umudu yeniden yaktı.
Yabancı Bir Adam ve Zorunlu Dilenme Süreci
Ancak hayat ona yeni bir sınav daha sundu. Yabancı bir adam, köyden engelli çocukları dilendirerek para kazanmak amacıyla rehberlik yapmak istiyordu. Li, ailesine yardım etmek ve daha iyi koşullara kavuşmak umuduyla onun teklifini kabul etti. Ne yazık ki bu, onu uzun yıllar süren zorlu bir trafik ve sömürü çarkına sürükledi. Yedi yıl boyunca, yaz kış demeden sokaklarda dilendirildi ve bu süreçte büyük acılar yaşadı, hatta bazı zamanlar kendini kronik acılar içinde buldu.
Li’nin anlatımına göre, başlangıçta diğer çocuklar ve yetişkinlerle birlikte dilenmek zorunda kalan bu süreç, onun psikolojisinde derin bir yara açtı. Göz teması kurmaktan ve toplum içinde bulunmaktan utandı, utanç ve öfkeyle doldu. Çok sayıda insan tarafından “tembel” veya “işe yaramaz” olarak suçlandı ve sık sık şiddet gördü. Yıllar geçtikçe, birçok çocuk ya kaçıp kurtuldu ya da polis tarafından evlerine götürüldü, fakat Li ailesine yardım edebilmek adına ısrarla kaldı ve onların bağlarını koparmadı.
Hayata Yeniden Bağlanış ve Eğitime Başlangıç
Fakat bir gün, bir gazete onun hayatını değiştiren bir adım attı. Ufuklarını genişleten bu gazetede, sadece harfleri tanıyabilen Li, ilk defa okuma yazma öğrenme şansına sahip oldu. 16 yaşında ailesinin yanına dönüp okula başladı ve eğitim hayatını sürdürmeye karar verdi. Bu süreçte, devletin engelli çocukların dilendirilmeyi suç olarak tanıyan yeni yasası ve ailesinin maddi durumunun iyileşmesi, onun umut kapısını araladı.
İlk günlerinde bile diğer öğrencilerin sırasının etrafını sarmış olması onu hiç rahatsız etmedi; çünkü daha önce yaşadığı zorluklar, ona güçlü durmayı öğretmişti. Fiziksel engeli nedeniyle günlük aktiviteleri oldukça zor olsa da, azimle eğitime odaklandı. Dokuz yıl sonunda ilkokul ve ortaokulu tamamladıktan sonra, üniversite hayalleri kurmaya başladı. Tıp eğitimi onun en büyük tutkusuydu çünkü hem kendisi için iyileşme arayışı hem de ailesine yardım etme isteği taşıyordu. 25 yaşında, kendisini tıp alanında eğitime adayan Li, klinik pratiklerde karşılaştığı zorluklara rağmen, her zaman gelişmeye ve engelleri aşmaya kararlıydı.
Dağları Aşan İrade ve Topluma Katkıları
İlk denemelerinde fiziksel engellerle yüzleşse de pes etmedi. Dağ tırmanışına başladı ve ilk denemesinde Tai Dağı’nın zirvesine ulaşması beş günü buldu. Elleri ve ayakları yaralanıp kanasa da, bırakmadı. Bu mücadelesini ve tırmanışlarını sosyal medya platformlarında paylaşınca, büyük bir ilgiyle karşılaştı ve bu sayede engelleri aşma azmini daha geniş kitlelere duyurdu. Şu anda, Şincan bölgesindeki kırsal bir klinikte görev yapan ve “mucize doktor” lakabını alan Li, insanların yaşam kalitelerini yükseltmek ve sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmak için çalışıyor.
Hikâyesinin ilham verici etkisi, birçok engellinin toplumda kendine yer bulmasına öncülük ediyor. “İnsanlar engellilere sadece yardım etmek için değil, aynı zamanda onların da toplumla bütünleşip, üretken bireyler olabileceğini görmeli” diyerek, kendisinin de deneyimlediği toplumsal önyargıları kırmayı hedefliyor.
İçsel Güç ve Yaşam Amacı
Li, kendisine sıkça sorulan, “Neden dilenciyi ihbar etmedin?” sorusuna, “Geçmişin geçmişte kalması gerektiğine karar verdim. O süreç, bana büyük acılar yaşattı ama aynı zamanda hayata bakışımı değiştirdi” diyerek yanıt veriyor. Bu tecrübenin ona daha güçlü bir karakter kazandırdığını ve diğerlerine örnek oluşturmaya devam ettiğini söylüyor.
Hayata karşı tutumu ise, pozitiflik ve umudu hiç yitirmeme üzerine kurulu. “Dağlar gibi zorluklar beni bekliyor, ama her birini aşmak için mücadele ediyorum ve gelişiyorum. İnsan, hiçbir zaman hayallerinden vazgeçmemeli ve kendine güvenmeli” diyerek, hem kendi yaşamını hem de başka engelli bireylerin umut ışığını hiç kaybetmiyor.