Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ekonomik İyileşmenin Gerçekliği ve Yapısal Reform Tartışmaları

Ekonomik iyileşmenin gerçekliği ve yapısal reformların önemi hakkında kapsamlı analizler ve tartışmalar. Güncel ve detaylı bilgiler için okuyun.

Ekonomik iyileşmenin gerçekliği ve

Son dönemde iktidar ve ekonomi yönetimi tarafından sıkça dile getirilen “ekonomide iyileşme” söylemi, çeşitli göstergelerin olumlu yönde geliştiğine işaret ettiğini iddia ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 23’üncü Doha Forumu sırasında yapmış olduğu açıklamalarda bütçe açığından rezervlere kadar pek çok ekonomik göstergenin düzelmeye başladığını ve 2026 yılının “yapısal reformların yılı” olacağını belirtti. Ancak, birçok ekonomist ve uzman, bu iyileşmenin gerçek olup olmadığını sorguluyor ve kalıcı reformlar için temel koşulların gözetilmesi gerektiğine vurgu yapıyorlar.

Uzmanlar, sürdürülebilir büyüme ve ekonomik istikrarın sağlanması adına mülkiyet haklarının korunması, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve bağımsız düzenleyici kurumların siyasetten uzak tutulmasının şart olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Uğur Emek, piyasa ekonomisine inanıyorsanız, onun işleyişini kolaylaştıran ve pekiştiren yapısal reformların yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Sadece göstergelerdeki iyileşme değil, gerçek anlamda kalkınmayı sağlayacak temel adımların atılmadığını vurgulayan Emek, “Yapısal reformlar somut bir takvim ve şeffaf bir uygulama planı olmadan anlamını kaybeder” diyerek, bu konuda net hedeflerin belirlenmesi gerektiğini belirtiyor.

Yatırımcı Güveni ve Reformların Sınırı

Yapısal reformların asıl amacının yatırımcı güvenini sağlamlaştırmak olduğunu belirten Emek, bunun için en az mülkiyet haklarının güvence altına alınması, yargının tarafsızlığı ve bağımsız kurulmaların sağlanması gerektiğine işaret ediyor. Üstelik, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) dahi ilk defa “yargı dürüstlüğü” konusunda uyarılarda bulunduğuna dikkat çekiyor. Soyut reform söylemlerinin ötesine geçerek, kanun ve uygulamalarla desteklenmesi gerektiğine vurgu yapan Emek, kamunun ihalelerdeki şeffaflık ve rekabet standartlarını artırması, kamu-özel işbirliği garantilerinin açıklanması gibi somut adımların zaman çizelgesi ile belirlenmesi gerektiğine inanıyor.

Prof. Hayri Kozanoğlu ise, yüksek büyüme hedefleri ve düşük enflasyon gibi verilerin, halkın gerçek sorunlarını yansıtmadığı görüşünde. Ona göre, Mevcut tablo, başka ülkelerde ciddi sosyal ve ekonomik kriz işareti olarak kabul edilirken, Türkiye’de sadece “sahte başarı öyküsü” yaratılmaya çalışılıyor. En temel ihtiyaçlar, özellikle dar gelirli kesimler için, gıda ve konuta olan harcamaların toplam gelir içindeki payı yüksek düzeyde kalmaya devam ediyor. Sanayinin durgunluk yaşaması ve iç talebin sınırlı kalması, özellikle zengin ve lükse kaçan tüketim mallarına yöneliyor. Devletin bütçesinin büyük kısmı faiz ödemelerine ayrılırken, eğitim, sağlık gibi temel kamu hizmetlerinde gerileme yaşanıyor. Kozanoğlu, iktidarın 2026 ve sonrasına ilişkin planlarının, uygulamada köklü bir değişiklik yaratmadan piyasa odaklı uygulamalar ve seçim ekonomisi ile devam edeceği görüşünde. Bu nedenle, makro göstergeler ve gerçek yaşam koşulları arasındaki farkın büyümesi olası görülüyor.