Enerji piyasalarının sürdürülebilirliği ve bölgesel barış ortamının güçlendirilmesi konusunda atılan adımlar, Türkiye’nin küresel enerji politikalarındaki yerini pekiştiriyor. Türkiye’nin girişimleri ve stratejik vizyonu, sadece insani bir duruşun ötesine geçerek, enerji sektöründe kalıcı ve güvenli bir ortam yaratmayı hedeflemektedir.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, yaptığı açıklamalarda, Gazze’deki çatışmalar sonrası sağlanan ateşkesin, enerji güvenliği açısından da önemli dönüm noktası olduğunu vurguladı. Aynı zamanda, bölge barışının enerji kaynaklarının çatışma yerine işbirliği aracı haline gelmesine imkan tanıdığını belirtti. “Hepimiz biliyoruz ki, barış ve istikrar olmadan sürdürülebilir gelişme mümkün değil” diyerek, hükümetimizin ve ülkemizin insani ve stratejik yaklaşımlarını ön plana çıkardı.
Türkmen Yılmaz’dan Yenilenebilir Enerji ve Stratejik Dönüşüm
Başkan Yılmaz, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik konularının, enerji piyasalarının temel dinamikleri arasında yer almaya devam ettiğini belirtti. Yenilenebilir kaynakların, ithal bağımlılığı azaltma ve ekonomik kalkınmayı destekleme açısından giderek daha büyük bir rol üstlenmekte olduğunu ifade etti. Türkiye’nin bu alanda bölgesel bir örnek haline gelmesi, sürdürülebilir enerji politikaları ve teknolojik altyapı yatırımlarıyla mümkün olmaktadır.
Yetkililer, düzenleyici çerçevenin enerji dönüşümünü hızlandıracak ve piyasa aktörlerine güven sağlayacak şekilde sürekli güncellendiğine dikkat çekiyor. Bu çerçevede gerçekleştirilen uluslararası platformlar, bölgesel enerji politikasının şekillenmesine katkı sunuyor. Özellikle “kolektif öz tüketim” ve “enerji toplulukları” çalıştayları, bilgi paylaşımına ve yeni uygulamaların gelişimine vesile oluyor.
Son 20 yılda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinde kaydettiği gelişme oldukça dikkat çekicidir. 2005 yılında yaklaşık 13 gigavat olan kurulu güç, 2025 itibarıyla yaklaşık 73 gigavata ulaşmıştır. Bu başarı, kararlı enerji politikalarının, yerli ve yenilikçi çözümleri teşvik eden düzenleyici ortamın ve sürdürülebilir yatırım ortamının bir sonucudur.
Enerji alanında kaydedilen bu dönüşüm, Türkiye’nin küresel enerji sahnesinde önemli bir aktör olmasını sağlarken, aynı zamanda enerji güvenliğinin ve sürdürülebilirliğin sağlanmasında temel unsurlardan biri olmaktadır.