Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kent Yaşamının Yükü ve Sağlık Üzerindeki Etkileri

Kent yaşamının psikolojik ve fiziksel etkilerini keşfedin, sağlık üzerindeki olumsuz baskıları ve yaşam kalitesini artırmanın yollarını öğrenin.

Kent yaşamının psikolojik ve

İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yaşayan milyonlarca birey, trafik, yoğun kalabalık ve betonlaşmanın getirdiği yaşam stresleriyle sürekli mücadele halinde. Hızla akan yaşam temposu, kent sakinlerinin ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Uzmanlar, şehir yaşamının yarattığı kronik stresin, sadece mental sağlığı değil, aynı zamanda vücut sağlığını da tehdit ettiğine işaret ediyor.

2024 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, kentte yaşayanların %68’inin stres kaynaklı fiziksel sorunlar yaşadığını ortaya koyuyor. En sık karşılaşılan belirtiler arasında baş ağrısı, mide rahatsızlıkları, kas ağrıları ve bağışıklık sisteminde zayıflama bulunuyor. Halk Sağlığı Uzmanları Prof. Dr. Bülent Kılıç, şehirleşmenin olumsuz etkilerine dikkat çekerek, bunun hava kirliliği, yeşil alan eksikliği ve konut kalitesindeki düşüşle birlikte artan gürültü, sosyal izolasyon ve sağlık hizmetlerine ulaşımda zorluklarla bağlantılı olduğunu belirtiyor.

Ekonomik sorunlar ise özellikle gelir düşüşleri, artan borçlar, işsizlik ve belirsizlik ortamı ile sağlığı olumsuz etkiliyor. Bu durum, sigara içme, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi kötü alışkanlıkların yanı sıra, kötü beslenmeye ve hareket eksikliğine de zemin hazırlıyor. Ayrıca, stresin hormonal yollarla etkilediği inflamasyon ve insülin direnci gibi süreçler, kronik hastalık riskini artırıyor. Sosyal anksiyete, kaygı bozuklukları, depresyon ve intihar gibi psikiyatrik sorunlar da bu stres döngüsünün sonuçları arasında yer alıyor.

Strezin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla, halk sağlığı politikalarında kapsamlı ve aşamalı müdahalelerin önemi büyük. İlk aşamada, sağlık hizmetlerinin temelinde stres taraması ve entegre yönlendirme protokolleri hızla uygulanmalı. Yerel düzeyde ise, topluluk destek ağlarının kurulmasına öncelik verilmeli; bu, komşuluk ilişkileri ve yaşlı-genç destek gruplarını içerebilir. Ayrıca, işsizlik ve güvencesizlikle mücadele için sosyal yardım ve istihdam programları, sağlık açısından yapılan yatırımlar olarak görülmeli ve düzenli olarak değerlendirilmelidir. Türkiye’de stres ve hastalık ilişkisini daha iyi anlamak için, mevcut ulusal anketlere ruhsal sağlık ve kronik stres ölçütleri entegre edilerek, veri toplama süreçleri geliştirilmelidir.