Son zamanlarda sıkça adından söz ettiren Z-Kuşağı (GEN-Z) protestolarının son örneği, 25 Eylül 2025 tarihinde Afrika’nın doğu kıyısındaki eski Fransız sömürgesi Madagaskar’da patlak verdi. Bu olaylarda 22 kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi ise yaralandı. Dün, 11 Ekim 2025 günü, CAPSAT adlı elit askeri birlikler de protesto gösterilerine katılarak sessizce destek verdi. Geçmişte de Mart 2009’da, Marc Ravalomanana hükümetine karşı yapılan isyanlarda, bu birliklerin emirlere karşı durmasıyla ortaya çıkan Camp CAPSAT isyanı sonrası, Fransız güçlerinin açık desteğiyle Andry Rajoelina iktidara gelmişti. O dönemlerde, bu gelişmeye ‘sessiz onay’ şeklinde yorumlar yapılmıştı. Bugün, aynı birlikler eski lider Rajoelina’nın devrilmesine yönelik çabalarda yer almak istiyor; ayrıca, Madagaskar ordusunun bazı subaylarının Fransa’da eğitim aldığı bilgisi de dikkat çekiyor. İlginç bir detay ise, Ravalomanana’nın, bir zamanlar ‘Fransa işbirlikçisi’ olarak eleştirilirken, yeni Cumhurbaşkanı Rajoelina’nın doğrudan ‘Fransız çıkarlarının temsilcisi’ olarak görülmesi ve bu durumun giderek yoğun eleştirilere neden olmasıdır. Fransız şirketlerinin ülke üzerindeki ekonomik etkisi ise devam ederken, değişen sadece güç dengeleri ve beklentiler olmaktadır. Bu durum, Madagaskar’ın jeostratejik önemini – özellikle nüfuz alanı, enerji ve ticaret rotaları açısından – önemli bir merkez haline getiriyor. Stratejik konumu nedeniyle, adanın kıyılarına yapılan yatırımlar ve altyapı çalışmaları, global güçlerin ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Madagaskar’ın jeostratejik açıdan önemi, bölgenin ve küresel ticaretin kalbinde yer almasında yatıyor. Afrika’nın güneydoğu kıyılarından yaklaşık 400 km uzaklıkta bulunması, onu Mozambik Kanalı’nın tam ortasında güçlü bir konuma getiriyor. Bu kanal, Basra Körfezi’nden itibaren, Afrika ve Asya kıtalarını bağlayan deniz yolunun en kritik noktasıdır ve petrol ya da LNG taşıyan tankerler, buradan geçiyor. Bu nedenle, bölgenin enerji ve ticaret taşımacılığı’nın yaklaşık yüzde 30’u madagaskar limanlarından geçiyor ve kısa sürede özellikle Britanya, Fransa ve ABD donanma güçleri tarafından adeta ‘doğal bir uçak gemisi’ olarak kullanılıyor. Geçmişte, II. Dünya Savaşı sırasında, Britanya’nın bu adaya yönelik saldırıları, stratejik konumu nedeniyle bölgenin askeri önemiyle ilgili flulaştırıcı bilgiler içeriyordu.
Ekonomik açıdan, Madagaskar zengin doğal kaynaklara sahip. Ülke, özellikle nikel, kobalt, grafit, uranyum ve nadir toprak elementleri açısından büyük potansiyele sahip. Bu mineraller, özellikle elektrikli araç batarya teknolojileri ve savaş sanayisi gibi kritik sektörler için vazgeçilmez derecede önemli. Ayrıca, ülke küresel vanilya üretiminin %70-80’ini gerçekleştiriyor ve yaklaşık 3.61 milyar dolar büyüklüğünde dünya pazarında lider durumda. Aynı zamanda, nikel arzında %5’lik pay ile, 45 milyar dolar büyüklükteki küresel piyasada ilk sıralarda yer alıyor. Güneydoğu Afrika’nın önemli mineral zenginliğiyle öne çıkan alüminyum, grafit, uranyum ve nadir toprak elementleri gibi kaynaklar, bu ülkeyi dünya çapında doğal zenginlikler açısından öne çıkarıyor. Özellikle grafit, pil ve yarı iletken endüstrilerinde kullanılmakta ve Madagaskar, dünya toplam üretiminin önemli bir kısmını sağlıyor. Bununla beraber, mavi taş olarak adlandırılan safir taşında da, dünya arzının %40’ını karşılayan büyük bir üretici konumunda bulunuyor. Ayrıca, ülke, titanyum cevheri rezervleri bakımından da küresel ölçedeki ilk 5 arasında yer alıyor. Ayrıca, Tulear ve Morondava havzalarında uranyum ve nadir toprak rezervleri bulunuyor ve bu kaynaklar, henüz tam kapasitede çıkarılmasa da, ülkeyi bu alanda ilk 5 devlet içine sokuyor. Aynı zamanda, yaklaşık yüzde 90’ı endemik olan yaban hayatı ve flora ile Madagaskar, dünyanın en yüksek endemizm oranlı ülkelerinden biri olarak bilinmektedir; bu da doğa turizmi açısından büyük potansiyel yaratıyor.
Ancak bütün bu doğal ve jeostratejik avantajlar, Madagaskar’daki güncel gelişmeleri yalnızca iç siyasi krizlerle sınırlı kalmaktan çıkarıp, küresel güçlerin yarış alanına da dönüştürüyor. Afrika’nın doğusundaki bu ada, sessiz ama giderek derinleşen bir nüfuz mücadelesinin odak noktası haline geliyor. Fransa, uzun zamandır onu Hint Okyanusu’ndaki deniz gücü ve ekonomik etkisiyle sürdürmeyi hedefliyor ve doğrudan askeri üs kurmak yerine, çevresindeki adalar üzerinden bölgedeki kontrolü sağlıyor. Özellikle, Réunion Adası ve FAZSOI gibi Çin ve Fransız güçlerinin yoğun olduğu bölgeler, bu stratejinin temel taşlarını oluşturuyor. Çin ise, son yıllarda, Madagaskar’ın altyapı, madencilik ve enerji sektörlerindeki yatırımları ile derinlemesine nüfuz kurmaya çalışıyor. Çin’in toplam ticaret hacminde önemli bir yer tutan Madagaskar, özellikle grafit, nikel, kobalt ve mika gibi hammadde ihracatında liderliği ele almaya başladı. Pekin yönetimi, ‘Kuşak ve Yol Girişimi’ çerçevesinde, 2017’de ilk Afrika ülkelerinden biri olarak bu bölgedeki işbirliği anlaşmasını imzaladı. 2024 itibarıyla, Madagaskar’ın toplam dış ticaretinin %40’ını Çin’e yapması, bu ülkenin bölgedeki ekonomik ve jeopolitik etkisinin arttığını gösteriyor. Çin, özellikle Toamasina Limanı ve associated altyapı projeleriyle, bölgeye hem deniz erişimini güçlendiriyor hem de Mozambik Kanalı üzerindeki rotalarda yankılanan bir güç denge kuruyor. Ekonomiyi destekleyen uzun vadeli kredi anlaşmaları ve altyapı projeleri, Pekin’in Madagaskar üzerindeki artan nüfuzunu pekiştiriyor ve bu dinamizm, bölgeyi hem Afrika’nın hem de Hint Okyanusu’nun yeni jeopolitik sahnesini şekillendiriyor.