Ekim ayı boyunca gerçekleştirilen Meme Kanseri Farkındalık Ayı etkinlikleri kapsamında, toplumun bilinç seviyesini artırmak ve erken teşhisin önemini vurgulamak amacıyla düzenlenen sohbetler ve bilgilendirme seminerleri sürdürülüyor. Atakule Etkinlik Salonu’nda gerçekleşen bu özel etkinlikte, uzman sağlık çalışanları, meme sağlığıyla ilgili güncel bilgiler ve tedavi yöntemleri hakkında katılımcılara detaylı bilgiler verdi.
Prof. Dr. Hüsnü Hakan Mersin, burada yaptığı konuşmada, meme kanseri konusunda toplumun bilinçlenmesi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazanılması adına önemli mesajlar paylaştı. Mersin, “Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası sağlık kurumları, bu hastalığın farkındalığını artırmak amacıyla her yıl ekim ayında çeşitli etkinlikler düzenlenmesini teşvik ediyor. Meme kanseri, en sık görülen kanserler arasında yer aldığı gibi, erken tanı ile tam iyileşme şansı yüksek olan bir hastalık. Bu nedenle, düzenli kontrollerin ve bilinçli taramaların önemi büyüktür,” diyerek kamuoyunu uyardı.
Meme Kanserlerinin Yüzde 85’i Kalıtsal Değil
Mersin, meme kanserinin büyük çoğunlukla genetik faktörlerle ilişkili olmadığını vurguladı. “Yüzde 99 oranında kadınlarda görülmekle birlikte, erkeklerde de %1 oranında rastlanabilen bu hastalık, özellikle 50 yaş sonrası risk taşıyor. Ayrıca, daha genç yaş gruplarında da artış gözlemleniyor. Özellikle ailede meme kanseri öyküsü olan kadınlarda, tarama ve kontrollerin daha sık yapılması büyük önem taşıyor,” şeklinde açıkladı.
Bilinen risk faktörlerinin başında yaş geldiğine değinen Prof. Dr. Mersin, “Genç yaşta meme kanseri riski düşük olsa da, özellikle ailesinde öyküsü olanlar ve risk faktörleri taşıyanlar, daha erken kontroller yaptırmalı. Uzun süre östrojen etkisi altında kalan kadınlar, obezite ve sağlıksız yaşam tarzı da riskleri artırıyor,” diye ekledi.
Gelişmiş Taramama Yöntemleri ve Güvenli Görünüm
Sağlıklı ve düzenli meme muayeneleri ile ilgili öneriler veren Mersin, “Kendi kendine muayenenin, özellikle 20 yaş sonrasında, meme yapısındaki değişikliklerin fark edilmesini kolaylaştırdığına inanıyoruz. Ayrıca, 40 yaş sonrası yılda bir kez mamografi ile tarama hayat kurtarıcıdır. Mamografinin radyasyon dozu oldukça düşüktür ve bu tarama ile kanserler erken aşamada tespit edilerek tedavi şansı artar,” dedi.
Mamografinin Güvenliğine Dikkat Çekiyor
Toplumda yanlış anlaşılmalara neden olabilecek mamografinin radyasyon içerdiği düşüncesi bulunmakta. Prof. Dr. Mersin, “Düşük dozda kullanılan x-ışınları sayesinde, mamografinin sağlığa zararı minimaldir ve düzenli tarama ile hastalıklar çok daha erken aşamada yakalanabilir. Bu süreç, özellikle meme kanseri tedavisinde başarı oranını artırır ve ölüm oranlarını azaltır,” diyerek halkı bilgilendirdi.
Sağlıklı yaşamın temel ilkelerini sıralayan uzman, obeziteden kaçınma, düzenli egzersiz yapma, kilo kontrolü ve sağlıklı beslenmenin meme kanseri riskini düşürdüğünü vurguladı. Ayrıca, aktif yaşamanın faydalarını da şöyle açıkladı: “Düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı alışkanlıklar, sadece meme kanseri riskini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitenizi de artırır.”
Son olarak, multidisipliner yaklaşımın tedavi başarısındaki önemine dikkat çeken Mersin, “Meme kanseri tedavisinde, cerrahlar, onkologlar, radyologlar ve patologlar gibi farklı branşların uyum içinde çalışması, hastanın yaşam şansını artırır. Bu işbirliği sayesinde, hastalarımıza en iyi tedavi imkanlarını sunabiliyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.