Emine Erdoğan’ın önderliğinde, BM Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu Başkanı olarak görev yapan ve eşinin himayesinde gerçekleştirilen Sıfır Atık Hareketi kapsamındaki önemli etkinliklerden biri olan New York’taki “Sıfır Atık Mavi-Damla Damla” Sergisi, çevre bilincini yükseltmeyi hedefliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın uyguladığı projeyle uluslararası alanda önemli bir farkındalık çalışması olarak düzenlendi. Bu özel sergi, açılışını Emine Erdoğan’ın yapmasıyla başlandı ve birçok üst düzey politika ve çevre kuruluşu temsilcisini bir araya getirdi.
Sergi alanında düzenlenen görsel ve işitsel sanat eserleriyle, suyun kıymetinin ve korunmasının önemi vurgulanıyor. Türkiye’nin Van, Salda, Meke, Beyşehir ve Eğirdir göllerine yönelik sürdürülen koruma çalışmaları ve İzmit Körfezi’ndeki girişimler detaylandırılırken, eserler aracılığıyla çevresel sorumluluk bilinci pekiştiriliyor. Enstalasyonlar arasında Taha Baydar’ın cam sanatından yapılan beş eser ve atık camdan oluşan “Pina” kutlaması; Gökhan Doğan’ın interaktif dijital su temalı sanat çalışması; ve Ali Saran’ın “Sound of Water” adlı müzik eseri öne çıkıyor. Ayrıca, ebru sanatçısı Garip Ay’ın sanatı, katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Suyun Korunması ve Küresel Çevresel Etkiler
Bu sergi, Türkiye’nin denizler ve göllerin korunmasına dair yürüttüğü çalışmaların uluslararası kamuoyuna tanıtılmasıyla birlikte, “Sıfır Atık Mavi” markası altında gerçek anlamda çevresel kazanımlar ve kamu bilincini artırmayı amaçlıyor. Ayrıca, küresel ölçekte çevre diplomasisini güçlendirmek ve ortaklıklar geliştirmek için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Etkinlikte söz alan Emine Erdoğan, konuklarla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, serginin hazırlıklarını yapan kurumlara ve sanatçılara teşekkür etti. Sanatın, sürdürülebilir ve adil bir dünyayı sadece politikaların değil, hayal gücü ve evrensel değerlerin de yönlendirmesiyle inşa edebileceğine vurgu yaptı. Katılımcılara ilham kaynağı olan sergi, tabiata ve doğanın kutsal sayıldığı inançlara da göndermeler yaparak, geçmiş medeniyetlerin doğaya ve kaynaklara saygısı üzerinden ortak değerlerimizi hatırlatıyor.
Çevresel Tehditler ve Sorumluluk Bilinci
Emine Erdoğan, dünya genelinde 1.6 milyon metrekare büyüklüğünde Pasifik Okyanusu’nda oluşan dev çöp kıtasına dikkat çekerek, ‘‘Ne yazık ki medeniyetler kurmuş, sanattaki ve bilimdeki yüksek seviyeleriyle gurur duyan insanlık, yeryüzüne katlanılmaz bir çöplük bırakıyor,’’ dedi. Bu alanın, Türkiye’nin yaklaşık iki katı büyüklüğünde olduğunu vurguladı ve bu durumun, toplumsal ve ekolojik açıdan ciddi bir uyarı olduğunu belirtti.
İnsanlığın son 5 yılda, 20. yüzyıl boyunca yaptığı tüketimin %75’ini gerçekleştirdiğine işaret eden Erdoğan, devamla şunları ifade etti: ‘‘Her yıl yaklaşık 57 milyon ton plastik atık üretiliyor. Bu da gündelik hayatımızda kullandığımız atıkların, göllerimizi, nehirlerimizi ve denizlerimizi kirlettiği anlamına geliyor. Mikroplastiklerin okyanuslarda 14 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor ve bu artık gözle görünmeden, besin zincirimize karışarak insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor.”
Güncel bilimsel çalışmalar, mikroplastiklerin bebeklerin plasentasında bile tespit edildiğine işaret ederek, durdurulamaz yolculuğunun ekolojik ve sağlık açısından büyük risk taşıdığını vurguluyor. Ayrıca, Antarktika gibi örneklere değinerek, doğal kaynaklara ve kıtalara bakış açımızı sorgulamamız gerektiğinin altını çiziyor.
İnsan ve Doğa Arasındaki Bağ ve Kültürel Miras
Emine Erdoğan, Anadolu’dan örnekler vererek, geleneksel olarak ağaçlara zarar vermemek ve doğaya saygı göstermek adına yapılan uygulamalardan bahsetti. Her medeniyetin temelinde, doğayla uyum ve saygı olduğunu anlatarak, iklim değişikliğiyle mücadelede bu değerlerin yeniden canlandırılmasına ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin her zaman çevre sorunlarına çözüm arayışında olduğunu ve 2017 yılında başlatılan “Dünya Ortak Evimiz” ve sıfır atık yolculuğu gibi hareketlerle, bu yaklaşımı somut adımlar haline getirdiğini belirtti. Erdoğan, bu çabaların, sadece kendimizin değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı. Bu ortak sorumluluğun bilincinde, yeryüzüne ve onun kaynaklarına olan saygıyı temel alan bir sürdürülebilir yaşam biçimi oluşturmanın gerekliliğine işaret etti.
Sıfır Atık Hareketinin Global Yansımaları
Emine Erdoğan, BM’nin 2022 yılında aldığı Sıfır Atık kararıyla, bu hareketin küresel bir boyut kazandığını belirtti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in desteğiyle, bu girişimin uluslararası alanda güçlendiğine dikkat çekti. Ayrıca, 30 Mart’ın uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edilmesi ve çeşitli ülkelerde Sıfır Atık Danışma Kurulları ile vakıfların kurulmasıyla, hareketin yaygınlaştırıldığını aktardı.
Erdoğan, Türkiye’nin öncülüğünde, 2019 yılında başlayan “Su, ortak yaşam kaynağımızdır” sloganıyla Sıfır Atık Mavi hareketini hayata geçirdiğini ve şu ana kadar yaklaşık 22 bin kamyon dolusu atığı denizlerden ve kıyılardan uzaklaştırdıklarını belirtti. Ayrıca, 551 mavi bayraklı plajla dünyanın en fazlasını barındıran üçüncü ülke konumunda olduklarını hatırlattı. 2023 yılı projeleri kapsamında su verimliliği kampanyasıyla, 2 milyar insanın güvenli içme suyuna erişimini sağlama hedefi taşıdıklarını sözlerine ekledi.
Gazze örneği üzerinden, suyun savaş ve insani krizlerde nasıl silah haline getirildiğini anlatan Erdoğan, insanların temel yaşam kaynağı olan suyun erişiminde yaşanan insanlık suçuna dikkat çekti. Özellikle, saldırılar sonrası altyapının yüzde 85’inin kullanılamaz hale gelmesini ve çocukların susuzluk ve suya ulaşmak için mücadelelerini anlattı. Bu tabloyu, insanlık vicdanına karşı ciddi bir çağrı olarak değerlendirdi ve adil bir dünya için birlik olmanın önemini vurguladı.
Sergi sonunda, katılımcılarla birlikte, uluslararası ortamda sürdürülebilir çevre politikasını ve sıfır atık ilkesini içeren “Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı”nı imzalamaya davet etti.
Avustralya’nın Katkısı ve Etkinliklerin Sonuçları
Etkinlik sonrası, Avustralya’nın İklim Değişikliği ve Enerji Bakanı Chris Bowen, bu önemli belgeyi imzaladı ve hareketin küresel dayanışması kuvvetlenmiş oldu. Programda, çeşitli hükümet temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra, farklı ülkelerden ve bölgesel temsilciler de aktif katılım gösterdi. Bu adımlarla, çevre ve sürdürülebilirlik alanında uluslararası işbirliği ve sorumluluk bilincinin pekişmesi hedefleniyor.