Günümüzde sıklıkla karşılaşılan ve “Çağın vebası” olarak adlandırılan obezite, yalnızca estetik kaygıların ötesinde ciddi sağlık riskleri taşıyan kronik bir hastalık haline gelmiştir. Aşırı yağ birikimiyle ortaya çıkan bu durum, Vücut Kitle İndeksi’nin (BMI) 30’un üzerinde olmasıyla tanımlanır ve diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi ölümcül sonuçlara yol açabilir.
Yöntem seçimi ve ameliyat sonrası uyum, başarılı sonuçlar için büyük önem taşır. Cerrahi tedaviler, doğru hasta seçimi ve ameliyat sonrası kurallara sıkı sıkıya uyum sağlandığında oldukça yüksek başarı oranlarına ulaşabilir. Obezitenin temel nedenleri arasında yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam yer alsa da, genetik, hormonal, psikolojik faktörler ve bazı yaşam tarzı alışkanlıkları da göz ardı edilmemelidir.
Kimler Cerrahi Adayı Olabilir?
Her obezite hastası için cerrahi uygun değildir. Uzman hekimler, cerrahi öncesinde belirli kriterleri dikkate alır ve şu şartları göz önünde bulundurur:
- Vücut Kitle İndeksi (VKİ): 40 ve üzeri olanlar doğrudan ameliyat adayıdır.
- VKİ 35-40 arası ve birlikte diyabet, hipertansiyon veya uyku apnesi gibi ek hastalıklar bulunanlar: detaylı değerlendirmeyle uygun görülebilir.
- Geçen en az 1 yıl boyunca diyet ve egzersize rağmen kilo veremeyenler: cerrahi seçenekler değerlendirilir.
- Ameliyat sonrası takip ve yaşam kurallarına uyumu sağlayabilecek hastalar uygun adaydır.
Özellikle Belirtilen Bir Standart Yok
Obezite cerrahisinin farklı yöntemleri bulunmakla birlikte, herhangi bir tek “altın standart” yöntem yoktur. Bu nedenle, hastanın yaşam tarzı, mevcut hastalıkları ve VKİ’si dikkate alınarak, kişiye özel planlamalar yapılır. En sık tercih edilen cerrahi teknikler şunlardır:
- Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi): Midenin %80’inin çıkarılmasıyla hacmi küçültülür, bu sayede açlık hormonu seviyeleri azalır.
- Roux-en-Y Gastrik Bypass: Mide küçültülüp, bağırsaklarda yapılan düzenleme ile hem kilo verdirir hem de insülin direncini azaltır. Özellikle Tip 2 diyabet üzerinde güçlü metabolik etkileri vardır.
- Mini Gastrik Bypass: Tek bir bağlantı noktasıyla yapılan bu yöntem, yüksek metabolik etkiler sağlar, ancak nadiren safra reflüsü yapabilir.
Ameliyat Sonrası Süreç ve Beslenme Düzeni
İlk birkaç hafta, özellikle ilk 15 gün, yoğun ilgi gerektiren kritik bir süreçtir. Hastalar, ilk 15 gün sadece sıvı beslenmelidir. Ardından, ikinci 15 gün püre kıvamındaki gıdalara geçilir ve takiben katı gıdalar tüketilebilir. Ameliyat sonrası başarı için şu temel kurallar önemlidir:
- Protein ağırlıklı beslenmek: Kas kaybını önlemek ve iyileşmeyi desteklemek açısından önemlidir.
- Gazlı ve şekerli içeceklerden uzak durmak: Mide rahatsızlıkları ve kilo kaybını durdurucu etkenlerdir.
- Öğünlerde sıvı tüketimini sınırlamak: Bu, midenin genişlemesini engeller ve doygunluk hissini artırır.
Başarı İçin Hasta Uygunluğu ve Sorumlulukları
Operasyonun başarı oranı yalnızca cerrahi müdahaleye bağlı değildir. Uzmanlar, “Başarının yarısı cerrahi, diğer yarısı hastanın uyumudur” diyerek, hastanın düzenli vitamin-mineral takviyeleri yapması, yeterli sıvı alımı, hafif egzersizler ve düzenli doktor kontrolleri gibi sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğine vurgu yapar. Ayrıca, Alkol ve gazlı içecekler gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, kilo kaybının devamlılığını sağlar.
Obezite ve Zihniyet Değişimi
Yalnızca mide küçültmenin yeterli olmayacağını vurgulayan uzmanlar, obezitenin devam etmesinin temelinde yatan psikolojik ve zihniyetsel değişikliğin şart olduğunu söylüyor. Psikolojik destek ve ilk yıl boyunca diyetisyen takibi, hastanın yeni yaşam biçimine uyum sağlamasında kritik rol oynar ve tedavi sürecinin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir.
