Suriyeli First Lady Latife el-Durubi, kısa süre önce İdlib Üniversitesi’nde gerçekleşen mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, kadınların toplumda önemli bir rol üstlendiğine dikkat çekti. Birlikte mezun olmuş kadınlara hitaben, “Eğitim, ekonomi, medya, tıp ve mühendislik alanlarındaki katkılarınız, ülkemizin yeniden inşasında büyük bir değer taşımaktadır” ifadelerini kullandı. Eşi Ahmed Şara’nın da katıldığı bu etkinlikte, el-Durubi, kadınların güçlendirilmesinin ülkenin geleceği açısından temel bir unsur olduğunu vurguladı.
Başkent Şam’a 2024 yılı sonunda HTŞ’nin kontrolü altında girildiğinde, ülkede yaklaşık 61 yıllık Baas rejimi sona erdi. Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasıyla birlikte, Ahmed Şara, geçici olarak devlet başkanı görevini üstlendi ve ülkenin yeni yönetimi şekillendi. Bu gelişmeler, kadın hakları ve temsiline dair çeşitli soruları beraberinde getirdi; feminist kadınlar ve aktivistler, son bir yıl içindeki siyasi dönüşümlerin kadınların hayata katılımını nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.
Kadınların Siyasi Temsili ve Toplumsal Durum
Füzyon hükûmetin devralmasından sonra, kadınların yüksek düzeyde temsiliyetinde önemli bir azalma yaşandı. Ahmed Şara’nın cihatçı geçmişi, demokratik dönüşüm talepleriyle çatışmaya başladı. Hükûmetin ilk adımlarından biri, Kadın İşleri Ofisi’nin kurulması oldu, ancak bu adım, kadın hakları örgütleri tarafından eleştirildi. Hanan Zahreddine gibi feministler, hükümetin kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayata katılmasını teşvik eden açıklamalarını yetersiz ve yanlı olarak nitelendiriyor. Ayrıca, kadınların seçilme hakkını ve üst düzey pozisyonlardaki temsilini sınırlayan yasal düzenlemeler de bu alandaki gerilemeyi gösteriyor.
Özellikle seçimlerde adayların azlığı ve meclis üyelerinin temsil oranlarındaki düşüş, kadınların siyasetteki yerinin sınırlandırıldığını ortaya koyuyor. Bu duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan kadın hakları aktivisti Butheina Rahal, Türkiye’de geçirdikten sonra memleketi İdlib’e döndü ve kadınların haklarını savunmaya devam ediyor. O, yeni yönetimin, başlangıçta büyük sorunlar yaşanmasına rağmen, zamanla gelişmeler kaydettiğine inanıyor. Ancak, birçok kadın ve aktivist, mevcut durumu hâlâ yetersiz ve riskli buluyor.
Geçici Anayasa ve Kadın Hakları
Mart ayında imzalanan ve beş yıl geçerli olacak olan geçici anayasa, temel hukuki yapıyı belirliyor. Bu bildirgede, Şeriat hukukunun yasaların temel kaynağı olması, eşit hak ve yükümlülüklerin sağlanması gibi maddeler yer alıyor. Ancak, bu maddeler kadın haklarını sınırlayan bazı unsurlar içeriyor. Hak savunucularına göre, özellikle aile ve toplum yapılarına vurgu yapan hükümler, kadınların haklarını fiilen güçsüzleştiriyor ve kısıtlıyor.
Rahal, hükümetin gelecek vaatlerine ilişkin olarak umutlarını korursa da, henüz köklü değişikliklerin zaman alacağını düşünüyor. Bu çerçevede, yasal gelişmelerin ve uygulamaların, kadınların yaşamını doğrudan etkilediğine dikkat çekiyor.
Şeriat ve Kadın Hakları Üzerine Tartışmalar
Suriye’de miras, evlilik, boşanma ve çocukların velayeti gibi alanlarda uygulanan yasalar, büyük oranda Şeriat hukukuna göre şekilleniyor. Bu durum, kadınların medeni haklarında önemli sınırlamalar anlamına geliyor. Alaa Al-Muhammed’e göre, bu yasalar, kadınların ülkelerine dönüşlerini engelleyen en büyük bariyerleri oluşturuyor. Erkeklerin aile reisi olarak görülmesi ve çok eşli evlilik imkanları, özellikle savaş sonrası dönemde daha da yaygınlaştı.
Hanan Zahreddine, kadınların boşanma ve diğer aile içi konulardaki haklarının çoğu zaman erkeğin kararına bağlı olduğunu belirtiyor. Çocukların velayeti ve vatandaşlık haklarında da ciddi kısıtlamalar bulunuyor. Ayrıca, kadınların miras payı erkeklere kıyasla oldukça düşük seviyelerde, bu da ekonomik bağımsızlıklarını kısıtlayan faktörlerden biri oluyor. Bu yasalar, kadınların toplam haklarını yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç duyulduğunun göstergesi olarak ortaya çıkıyor.
Kadınların Ekonomik ve Sosyal Hayattaki Yeri
Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Suriye’de nüfusun %70’inden fazlası, yani yaklaşık 16 milyon insan, insani yardıma muhtaç. Bu durum, savaş ve kriz ortamında özellikle kadınların üzerindeki yükü artırdı. Eşleri savaşta hayatını kaybeden veya yeni evlilikler yapan kadınlar, ekonomik anlamda zorlanan kesimi oluşturuyor. Ancak, kadınların çalışma hayatındaki durumu, güvenlik endişeleri ve sosyal normlar nedeniyle henüz tam anlamıyla gelişmiş değil. Erkekler açısından ücretli işler daha ciddiye alınırken, kadınların gönüllü ve ücretsiz çalışmalar yaptığı da gözlemleniyor.
Güvenlik açısından, özellikle taşımacılık ve kamusal alanlarda kadınlar bazen zor ve güvensiz ortamlarla karşılaşıyor. Bazı bölgelerde, kadınların özgürce hareket edebilmesi, toplumsal baskı ve keyfi uygulamalar nedeniyle sınırlandırılmış durumda. Ayrıca, başörtüsü ve kıyafet konusunda yaşanan tartışmalar, toplumdaki muhafazakâr dönüşümleri yansıtıyor. Muhalif kadınlar, bu durumlara karşı mücadele ederken, yeni yönetimin bu alanlarda daha radikal adımlar atması beklenmiyor. Sonuç olarak, birçok kadın ve aktivist, ilerleme kaydetmek için zamana ihtiyaç olduğunu ve büyük çaplı değişikliklerin zaman alacağını belirtiyor.
