Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Türkiye Bankacılık Sektörünün 2025 ve 2026 Perspektifleri: Büyüme, Risk Yönetimi ve Dijital Dönüşüm

Türkiye bankacılık sektörünün 2025-2026 vizyonu: büyüme, risk yönetimi ve dijital dönüşüm trendleri ile geleceğe güçlü adımlar.

Bu haberin fotoğrafı yok

Türkiye Bankalar Birliği ve Ziraat Bankası’nın Görüşleri Işığında Ekonomik Gelişmeler

Türkiye’de bankacılık sektörü, toplam yurt dışı finansman tutarını 40 milyar dolar artırarak 195 milyar dolar seviyesine çıkarmış durumda. Bu artış, uluslararası piyasalarda yaşanan olumlu gelişmeler ve sektörün güçlü bilanço yapısı sayesinde gerçekleşmiştir. Ziraat Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar, sektördeki bu ilerlemenin, ekonominin genel sağlığıyla uyum içinde olduğunu vurguladı.

Çakar, özellikle 2025 yılı için belirlenen hedeflerin, sürdürülebilir büyüme ve toplumda adil gelir dağılımını sağlayacak politikalar doğrultusunda şekillendiğine dikkat çekti. Günümüzün en yoğun konuşulan konularından biri olan enflasyon kontrolü, fiyat istikrarı ve makroekonomik politikalar, sektörün ana gündem maddeleri olmaya devam ediyor. Ayrıca, uluslararası koşullardaki değişimlerin ve jeopolitik gelişmelerin, bankacılık faaliyetlerini doğrudan etkilediği görüldü.

2025 Bankacılık Sektöründe Risk ve Risk Yönetimi

Bankacılık sektöründe aktif kalitesinin dikkatle izlendiğine vurgu yapan Çakar, sektörün takip oranlarının %2.5 seviyesinde olduğunu belirtti. Bu doğrultuda bankalar, yaklaşık %18 ve %74 oranında karşılık ayırmış durumda. Gelecek yıl da, kredi kalitesinin temel gündem maddesi olmaya devam edeceğini ve olası sistemik risklerin minimum seviyede tutulacağını öngörüyorlar. Sektörün bilanço yapısı, sıkı denetimler ve disiplinli risk yönetimi uygulamalarıyla güçlü tutulmaya devam edecek.

Makroekonomik istikrar ve finansal derinliği artırmaya dönük alınan önlemler, sektöre olan güveni pekiştiriyor. Özellikle, sektörün toplam yurt dışı finansman tutarının yaklaşık 40 milyar dolar artarak 195 milyar dolara ulaşması, küresel piyasalardaki iyileşmeye ve doğru stratejilere bağlı olarak gerçekleşti. Ayrıca, bankaların sermaye artırıcı kredilerle toplam öz sermayelerini güçlendirmeleri, finansal istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynuyor.

2026 ve Sonrası İçin Öngörüler ve Stratejiler

Çakar, önümüzdeki yıl için kesin öngörülerde bulunurken, 2026’nın beş temel teması olacağını belirtiyor:

  • Dengeli kredi büyümesi: Kademeli ve sürdürülebilir bir kredi artışının sağlanması, makro ihtiyati politikaların korunması.
  • Türk Lirası mevduat payının artması: 2025 yılında %60 seviyesine ulaşan TL mevduat oranlarının, 2026’da da yüksek seviyede kalması bekleniyor.
  • Risk yönetimi ve sermaye yeterliliği: Güçlü sermaye yapısının korunması ve etkin risk değerlendirme altyapısının devamı.
  • Dijital dönüşüm ve yapay zeka: Kredi değerlendirme ve risk yönetimi dijital teknolojilerle güçlendirilerek, operasyonel verimlilik artırılacak.
  • Sürdürülebilir finansman: Yeşil finansman, karbon nötr hedefler ve sürdürülebilir kredi politikaları, sektörün dönüşümünde anahtar rol oynayacak.

Burada özellikle, bankaların dijitalleşme ve teknolojik altyapı yatırımlarını artırmaları, finansal hizmetlerin kapsayıcılığını ve etkinliğini yükseltecek. Sektörün, finansal ve teknolojik gelişmelerle birlikte, ekonomik büyüme ve toplumsal refahı destekleme sorumluluğu devam ediyor.

Mevzuat ve Ekonomik Reformlar

Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Türkiye’nin 2026-2028 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı (OVP) kapsamında uygulanan makroekonomik reformların başarıyla sürdürüldüğünü belirtti. Bu süreçte bankacılık sektörünün uluslararası standartlara uygun, teknolojik ve insan kaynakları açısından güçlü altyapısıyla ekonomiye önemli katkılar sağladığını söyledi.

Arslan’a göre, finansal ekosistemde bankacılık dışı finans kesimi de gelişerek, ekonomiyi daha güçlü bir yapıya kavuşturmayı hedefliyor. Örneğin, 2026’nın ilk çeyreğinde faaliyete geçecek olan Halk Katılım Bankası, sürdürülebilir kalkınma ve yeşil finansmanın genişlemesine katkıda bulunacak. Bu adımlar, kadın, genç ve girişimci ekonomiye katılımını artıran projelerle de destekleniyor ve toplumsal kalkınma perspektifinde büyük önem taşıyor.

Gelişmiş finansal altyapı ve sürdürülebilir kalkınma politikalarıyla Türkiye, bölgesel ve küresel ölçekte rekabet gücünü artırmaya devam edecek. Finans sektöründeki bu stratejik adımlar, hem ekonomik büyümeye hem de toplumsal hedeflere ulaşma yolunda temel taşlar olmaya devam edecek.