ABD’nin karar alıcılar ve düşünce kuruluşları tarafından yakından izlenen RealClearWorld platformu, Ukrayna Savaşı’nın geleceğiyle ilgili yaptığı kapsamlı analizde Türkiye’yi bölgenin karadeniz güvenlik mimarisinde vazgeçilmez bir merkezi olarak konumlandırdı. Bu değerlendirme, bölgedeki jeopolitik dinamiklerin ve güç dengelerinin yeni bir aşamaya geçtiğine işaret ediyor.
Uzmanlara göre, savaşın donmuş çatışma modelinde devam etmesi, sahadaki tabloyu hem Moskova’nın kesin zaferi hem de Kiev’in toprak bütünlüğünü tamamen yeniden kazanma ihtimalinden uzaklaştırıyor. Bu gerçeklik, Türkiye’nin bölgesel stratejik ağırlığını artırarak, bölge güvenliğinin karmaşık yapısında kilit bir paydaş olmasını sağlıyor.
Mevcut Durum ve Bölgesel Riskler
Son dört yılın cephe hareketleri, kritik bir dönüm noktasına yaklaştığımızı gösteriyor. Ukrayna’nın hava savunması giderek dış kaynağa bağımlı hale gelirken, Rusya’nın ise insan gücü ve lojistik kaynaklarındaki aşınma yaşadığı görülüyor. Bu gelişmeler, geniş çaplı çatışmaların durduğu, tarafların ilerleme kaydetmekte güçlük çektiği bir donmuş çatışma ortamının oluşma ihtimalini güçlendiriyor. Ayrıca, savaşın sadece askeri değil, aynı zamanda diplomatik çözümlerle de şekilleneceği öngörülüyor.
ABD’nin 28 Maddelik Planı ve Bölgesel Bölünme
Analizde yer alan ABD’nin 28 maddelik stratejik planı, Ukrayna’nın uzun süre “gri bölgede” kalmasını sağlayacak bir çerçeve sunuyor. Bu plan, Kiev’in NATO üyeliğini fiilen durdurarak, işgal altındaki bölgelerin hukuki statüsünü belirsiz bırakıyor. Gürbüz, bu durumu “Kore tipi fiilî bölünme” olarak tanımlıyor. Cephe hatlarının kalıcı hale gelmesi ve kesin bir ateşkesin olmaması, savaşın uzun soluklu, belirsizlik barındıran bir ara statüyle devam edeceğine işaret ediyor.
Karadeniz’de Artan Hukuki ve Jeopolitik Karmaşa
Bu yeni durum, bölgedeki hukuki ve jeopolitik karmaşayı artırıyor. Deniz yetki sınırlarının kara sınırlarına göre belirlenmesi, Kırım ve Azak Denizi suları üzerindeki hâkimiyetin tartışmalı hale gelmesine neden oluyor. Gürbüz’e göre, bu durum enerji arama faaliyetleri, boru hatları, liman güvenliği ve tahıl koridorları gibi kritik alanlarda riskleri büyütüyor. Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tutarlı uygulaması, Karadeniz bölgesinde istikrar açısından en güvenilir unsur olarak öne çıkıyor.
NATO’nun Çöküşü ve Türkiye’nin Denge Rolü
Analizde, Romanya ve Bulgaristan’ın donanma kapasitesinin sınırlı olduğu vurgulanırken, NATO’nun Karadeniz’de etkin caydırıcılık sağlayamadığı ifade ediliyor. Bu ortamda Türkiye, hem askeri imkanları hem diplomatik kanalları hem de coğrafi konumu sayesinde bölgenin tek işleyen denge unsuru haline geliyor. Gürbüz’e göre, başka bir aktör bu boşluğu doldurmakta başarısız kalıyor.
“Turkish Gateway” Modeli ve Bölgesel Entegrasyon
Analizde öne çıkan en dikkat çekici fikirlerden biri, Gürbüz’ün önerdiği “Turkish Gateway” – Türk Geçidi – modelidir. Gürbüz’e göre, Ukrayna; Moskova’ya karşı Batı ile entegrasyon ve Kiev’in izolasyon riskleri arasında sıkışmış durumda. Bu karmaşık çıkmazdan çıkmanın yolu ise, Moskova’nın sert tepkisini çekmeden, Kiev’in Batı bağlantılarını kesmeden, bir ara zemin oluşturmaktır. Gürbüz, Gürcistan’ın Türkiye aracılığıyla NATO ve AB’ye entegrasyonunu, Orta Asya Türk devletlerinin ilişkilerini güçlendirmesini örnek gösteriyor. Ukrayna’nın da bu model aracılığıyla sürdürülebilir bölgesel entegrasyon sağlayabileceğine dikkat çekiyor. Bu yaklaşımda Türkiye, bölgedeki rekabet ve işbirliği ortamını yönetebilen arayüz konumunda, Batı’ya alternatif veya karşıt değil, bölgeyi dengeleyen bir güç olması hedefleniyor.
ABD’nin Yeni Yaklaşımları ve Türkiye’nin Artan Önemi
Gürbüz, ABD’deki yönetim değişiminin Türkiye’nin jeopolitik önemini artırdığını vurguluyor. Trump dönemi, dış politikada hesap odaklı ve bölgeden uzak durmayı tercih ederken, yeni yönetim Ukrayna konusunu Ankara üzerinden yürütmek istiyor. Bu durumda, Türkiye sahada önemli bir stratejik ortak ve denge unsuru haline geliyor. Gürbüz, bu durumun “zor ortak” kategorisinden çıkıp bölgesel güç projeksiyonunun ana aktörü konumuna yükseliş anlamına geldiğini belirtiyor.
Türkiye’nin Uygulanabilir Arayüz Rolü
Hariciye Dış Politikaları ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Direktörü Emir Abbas Gürbüz, Ukrayna’nın geleceğinde “siyasi romantizmden uzak, sahadaki gerçeklikle uyumlu bir tercih” olduğunu söylüyor. Gürbüz, Moskova’nın tehdit algısının, Kiev’in tamamen uzaklaşmasıyla artacağını, fakat bölgedeki güçsüzlüğün de bölgesel istikrarsızlık yaratacağını ifade ediyor. Ona göre, Türkiye bu iki kutup arasındaki en uygulanabilir ve etkili arayüzdür. Gürbüz, “Turkish Gateway” kavramını, soyut bir diplomatik öneri olmaktan çok, bölgedeki gerçekçi ve uygulanabilir stratejik bir model olarak tanımlıyor.
Genel anlamda, analiz Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde yeni güç dengesini kuran ve sürdüren merkezi konumunu ortaya koyuyor. Ukrayna Savaşı sonrası yeni güvenlik düzeninde, Türkiye bölgesel güç olmakla kalmıyor, aynı zamanda Kafkasya ve Orta Asya’da da etkin bir aktör haline geliyor.
